Tüm Yazılar

SUÇLULUK İNANCI

Çocukluğunda sürekli ebeveynleri tarafından suçlanarak büyümüş bir insan suçluluğu boynunda bir pranga olarak taşır.
Bu insan hayatında her ne olursa “olanların hepsi benim suçum” inancına sıkıca bağlanır ve ilişkilerini bu inancını pekiştirecek sonuçlar alacak şekilde gerçekleştirir.

Her davranışında hayatında ki insanlar onu suçlu olduğunu anlayacağı endişesiyle ya yaptığı doğru ya da yanış şeyleri gizler. Bazen de her nasıl davranacaksa kademeli olarak çekinceli bir şekilde karşıdan gelecek tepkiye göre küçük küçük yapar.

Çünkü defolu bir ürün gibi doğuştan kusurludur o ve karşısında ki insanlar bunu her an anlayabilirler.

Bu suçluluk inancından ortaya çıkan kişinin hayatında ki her sürecinde içinde taşıdığı “suçluyum” inancını gizlemek için bir savunma refleksiyle hareket etmesine sebep verir.

Davranışlarının bütününde ona söylenilen her söz karşısında her durum karşısında kendini yeterli olduğunu ispat etme gayreti ile hareket eder.

Eğer karşısındaki kişiye kendinin yeterli olduğunu onaylatamazsa kendini yine yetersizlikle suçlayacağı bir duruma geri döner.

Bu kişiler yakın ilişkilerinde ona söylenilen küçük uyarıları bazı konularda yapması gereken hatırlatmaları bile suçlama olarak görür ve akabinde kendini ispat etme gayretiyle harekete geçer.

Suçluluk inancı olan biriyle yaşayan insanın dikkat etmesi gereken konu

Kendinde suçluluk inancı olan ve beraberinde sürekli bir onaylanma ihtiyacı içerisinde olan bir insanla beraber yaşayan insanlar eğer farkında olmazlarsa bu insanla olan ilişkilerinde zaman zaman bazı duyguların tetiklenmesine sebep verecektir.

mesela; günlük hayatta bir insanın yaptığı her davranış gelişmeye açıktır deyim yerindeyse kusurludur. Çünkü kusurlu olmak olağan insan halidir ve gelişmeye açılan kapı kusurluluktan geçer.

Ancak suçluluk inancında ki kişi yaptığı ya da yapmadığı davranıştan dolayı sürekli doğrulanmak onaylanmak ihtiyacı içerisindedir.

Bu inançta olduğu için karşısındaki insan onu onaylamayı ihtiyaç olarak görmezse veya yaptığı şeyin eksik tarafını bırakın söylemek kendisi tamamlamaya çalışsa bile kendini kötü hissedecek ve yüzü düşecek morali bozulacaktır.

Bu durumda ise karşısındaki insanı etkileyecek sonrasında kendisini kötü hissedecek ve bu durum belli bir zaman sonra onun suçluluk duygusunu tetiklenecektir.

Pek çok ilişkide “eşim bana kötü davranıyor” diye yakınan kişi aslında kendisinin iyi olduğuna olan onay arayışının karşı taraftan gelmemesi sonucu onu kötü ilan etmesinden kaynaklanıyor.

Suçluluk inancı olan biriyle yaşayan kişi karşısındaki insanın yetersizliğini ve sonucunda ortaya çıkan değersizliği karşısında kendisini suçlu hissedecek ve öfkelenecektir.

İşin ilginç yanı bu öfke “ben seni suçlamıyorum sadece söylüyorum” veya “bu kadar küçük suçlama karşısında bu kadar büyük üzülme tepkisi vermenden nefret ediyorum” öfkesidir.

Çünkü eşi kendisini çok kötü hissetmiş ve bu durumun sorumlusu olarak duygusunu karşısındaki insana yansıtmıştır.

İlişkilerde temelde olan ancak yüzeyde fark edilmeyen ancak yıllarca insanları huzursuz ve mutsuz eden durumun temelinde yetersizlik, değersizlik inancı ve bu inançların ortaya çıkardığı suçluluk duygusuyla davranmak vardır.

Bu durumda yakın ilişki yaşayan insanlar veya çiftler birbirlerini kemiren iki canlı gibi sürekli birbirlerini tüketerek yaşamaya çalışırlar ta ki bunu fark edip uyanana kadar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.