Tüm Yazılar

Her şeye kendi hakikati ile bak…

 Bu dünyada her şey kendi hakikati ile var olur ve var olan her şeyin mevcudiyeti ile kendi hakikatini anlatır. Ancak biz insanlar çoğu zaman o şeyin hakikatini göremeyiz. Gördüğümüzle şeyle o şeyin hakikati arasında büyük farklar olabilmektedir.
Çünkü bizler o şeye değil o şeyle ilgili kendi düşüncemize bakarız. Yani bizler var olan her şeye yorumlayarak bakma eğilimindeyizdir ve çoğu zaman karşımızda gördüğümüz o şeyle ilgili kendi yorumumuzdur. O yüzden bir şeyin hakikati ile yorum arasındaki farkı fark etmediğimizden dolayı yanlış anlamalar ve bu yanlış anlamalardan çatışmalar ortaya çıkmaktadır.

Bu çatışma durumu günlük hayatta insanlarla olan ilişkilerimizde kendisini sürekli gösterir. Çünkü insanlar bir şeye baktıklarında o şeyle ilgili otomatik gelen duygu ve düşüncelerle o şeyin hakkında yorum yaparlar. Aslında o şeyin hakikatini bilmek yerine o şey hakkındaki bilgilerden kaynaklı yorumları dile getirmiş olur. Yorum bir şeyle ilgili doğru yanlış ve güzel çirkin doğrultusunda yapılan yargılardan oluşmaktadır. Bu anlamda insan yorum yaparken yargılamayı da peşinde yapar.
Bu yüzden bizler bir şeyi yorumlamadan yani yargılamadan bakarak bir şeyin ya da kişinin hakikatine vakıf olabiliriz. Çevremizdeki insanlara yargılamadan “o kendi hakikatiyle bakıyor” diyebilmek erdemdir.

Örneğin; ateşin hakikati hem ısıtmaktır hem de yakmak, suyun hakikati hem serinletmektir hem de boğmak, kuşun hakikati hem uçmaktadır hem de konmak, balığın hakikati daha küçük balığı yemek daha büyük balık tarafından yutulmaktadır.
İnsanın hakikati ise; insan diğer her şeyle hem benzeşir hem de ayrışır.
Bazen ateş gibi ısıtır, bazen hem kendini yakar hem de kendisine yaklaşanları. Bazen su gibi olur susayanlara hayat verir, bazen de ona yaklaşanı boğar.
İnsan halden hale geçen bir canlıdır ve insanın hakikati halinin andan ana değişmesidir. Bir bakmışsın yukarılarda bir bakmışsın yerin altında…

O yüzdendir ki kim kime kızarsa, kim kimi yargılarsa insanın hakikatine anlamamış demektir ve böyle davranan kişi kendi hakikatine de ulaşmamış demektir.
İnsan kendine hem yaklaşır hem kendinden uzaklaşır, insan kim olduğunu hatırlar bazen de kim olduğunu unutur. Bazen doğru bazen yanlış yapar, bazen güzel işler bazen çirkin işler yapar. İnsanın bilinci bazen aşağıya iner bazen de yukarıya çıkar. Duygusu değiştikçe düşünceleri değişir bazen de düşüncesi değiştikçe duygusu değişir. Yani duygu hali ne ise etrafını da öyle görür, öyle algılar, öyle davranır.
Herkes bu hakikate tabidir kimse bundan azade değildir.

Bu yüzden insan kimseyi sabit görmemeli hatta kendini de sabit görmemelidir. Bir insana değişmezlikle yargılamak eskiler deyimiyle onu yokluğa mahkum etmektir.
Hani bir söz vardır “ne göklere yükseldim diye sevinmeli ne yerlere düştüm diye üzülmeli”

Bütün bunlardan varmak istediğim yere gelirsek.
Herhangi biri, davranışıyla ya da sözüyle her ne yapıyorsa ve nasıl yapıyorsa yapsın o sadece oanki bilincini yansıtıyor. O yüzden davranışları ya da sözleri birisi seni rahatsız etse de veya birisi senin için çok önemli çok iyi bir şey yapsa da aslında ne kızacak kimse var ne de idealize edilecek kimse…Çünkü herkes gibi sende kendi halini yaşıyorsun. Ancak iç dünyandan ne kadar haberdar olursan ne kadar kendinle hem hal olursan neyi neden yaptığını anlayabilirsin
.
Bu yüzden herkes kendi hakikatinde haklıdır, herkes kendi bakış açısında haklıdır çünkü o an öyle görüyor ve öyle değerlendiriyor. Herkesi kendi hakikatiyle kabul edersen yani edebilirsen kendi hakikatini de kabul edebilirsin. Çünkü sen insanlardan bir insansın. Eğer ben farklıyım diyorsan ben başkaları gibi değilim diyorsan bu da senin şu anki bilincin ile ilgili ama bunun da değişebileceğini bilmelisin.

Tekamül etmiş ve bütünleşmiş insan o dur ki kim ne yaparsa yapsın herkesi kendi hakikati ile kabul eder ve kalbi tatmin olur dinginleşir. Artık o şikayet ederek olması gerekeni görmeye çalışmaz, o olana şahit olur ve olana kabul verir. Çünkü her yerde kendisinden bir parça gördüğünü bilir.
Böylece kendisinin de halden hale geçen biri olduğu hakikatine varır.

Önemli olan hakikati görebilme yolunda olmak. O zaman hakikati hem görür hem de hakikatle yürürsün. O zaman kimseyle uğraşmaz kimseyi de düzeltmeye çalışmazsın. Çünkü düzeltmeye çalıştığın kişinin bilincine göre davrandığını, herkesin kendi yolunda yürüdüğünü, herkesin hakikati anlamak için belli bir merhalelerden geçtiğini ve geçmesi gerektiğini anlar sen de kendi hakikatine geri dönersin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.