
- Biz kendi yaramızın iyileştiğini gördüğümüz için buradayız.
- Eskiden beri biliyoruz ki ancak başkalarının yaralarını iyileştiren kişi iyileşebilir.
- Başkalarındaki kendini iyileştirmek için başkalarına el uzatır insan.
- Evladının karnı doyunca doyan bir anne gibi.
- Halbuki hayatımız boyunca her ilişkide yüreğimizi kanadı durdu.
- Birbirimizi yaralamayı hatta etrafta bizi yaralayacak kimse yoksa bunu kendimize yaparak kendi kendimizi yaralamayı ve kanatmayı hayat zannetmiştik.
- Çünkü yaşadığını hissetmek acıyı hissetmek demekti bizim için.
Böyle öğrendik sorgulamadık, çünkü kimse sorgulamıyordu.- Kardeşliğimiz acı , evlat olmamız acı, anne olmamız acı demekti, eş olmamız acı demekti
- Seviyorsan, yaşamak istiyorsan, fark edilmek istiyorsan, ilgi görmek istiyorsan acı çekmeliydin.
- Buna inandık ve bir ibadet inancıyla acı çektik ve çektirdik.
- Yaşadığımız coğrafyada, bir insan olarak insanlığın ortak acısından payımıza düşeni aldık ve en yakınlarımızın gözünde varlığımız kabul edildi.
Çünkü onlarda bu yoldan geçmişti ve acı çekmek bizim sınavımızdı ve bu sınavı geçmek istedik. - Acılar içinde olmayı insanın doğal hali sanmıştık.
- Depresyonları, öfkeyi, geçmişi şikayet etmeyi öğrendik ve birilerini suçlayarak yaşadık.
- Kendi kanını mürekkep yapıp kendi hayat hikayesini yazan çılgın biri gibi. Yazması için kan kaybetmesi kan kaybettikçe yazması gerekiyordu. Kanı bitince zaten hayatı da bitecekti.
- Bizim içinde durum aynıydı.
- Bizde “işte ben onun yüzünden acı çektim ve çekmeye devam ediyordum” diyebilmek için acımızı hayatımızın hikayesi yaptık ya da hayat hikayemizi acıdan yazdık. Hayat hikayemizi yazdıkça acı çektik acı çektikçe yazdık
- Evet… her zaman hayatımızda birileri vardı ve her zaman acı çekiyorduk ve sonrasında doğal halimiz olarak acı çekeceğimize ve çekmemiz gerektiğine inanıyorduk
- Şimdi burada bir avuç insan acıya olan inancımız devam ederken hayat karşısında acıyla yaptığımız anlaşma devam ederken başka bir türlü hayatın mümkün olduğu gözüktü bize.
- Biz utana sıkıla bir günah işlemişte tövbe eder gibi ve birazda meraktan yaklaştık bu “hayatı başka türlü yaşamakta mümkün” fikrine. Nevrozsuz, dramsız, depresyonlar olmadan yaşamaya. “Öfkelenmeden ilişki kurmak, anlık acıları ızdıraba dönüştürmeden yaşamak mümkün” dedi birisi.
- Kendi arasında konuşurlarken bir yabancı namahrem görmüş de günah olur korkusuyla elini yazmasına götürerek ağzını kapayan kadınlar gibi, hem merakla bakıyor hem de çekiniyoruz bize yabancı olan bu “başka türlü yaşamakta mümkün” düşüncesine.
- “Bu bir hayal mi bu doğru mu, gerçekten böyle bir şey olabilir mi ?” bilemiyor ve birbirimizin gözlerine bakıp bir işaret görmek istiyoruz “başka türlü yaşamak mümkün mü diye.
- Etrafındaki insanlardaki dönüşüm seni umutlandırıyor, seni hayrete düşürüyor.
Kendinde ki değişim içten içe sevinç veriyor. - Sonrasında, eğer bir adım atılmışsa huzura, sevgiye ikinci adımın her zaman birinci adımdan sonra geleceğini biliyorsun ve yapman gereken adım atmaya devam etmek.
- Bunun için arkadaşının elini tut ve elini uzat diğer insanlara.
Güven ve güven ver, aynı yönde yürümenin itminanı yaşa. - Diyelim ki tüm bunlar anlık kendinin kaptırdığın bir yalan.
- Zaten hayat boyu acı çekiyorsan ve “bu başka türlü de mümkün” düşüncesi yalanda olsa denemeye değmez mi?
Post Views: 143
İnsan hep kendini arar!
Kendine giden yolun yabancısıdır.
Bildiği yoldan gitmek ister.
Bildiği yol sorgulamadığı ,ezberlediğidir .
Güvenli gelir.
Bilinmezliğe adım atmak korkutur…
Korkmana rağmen
“Denemeye değer”